Sağlık, bireyin var olması ile ilgili olduğundan önemi ve değeri ölçülemez. Bireyin sağlıksız olması sadece kendisini değil, sosyal ve ekonomik hayatı da olumsuz etkiler. Sağlığın bu dışsallık yönü, önemini daha da artırmaktadır.
İnsanlar böylesine önemli bir konuda yani sağlıkları konusunda, farkında olarak ya da olmayarak günlük hayat içerisinde sürekli kararlar almaktadırlar. Bu kararların uygunluk ve doğruluk düzeyi kişiden kişiye değişmektedir çünkü insanların sağlık bilgi düzeyleri farklıdır.
Sağlık bilgisi doğası gereği kapsamlı, karmaşık ve üst düzeyde uzmanlık gerektirmektedir ve herhangi bir birey tarafından kolayca ulaşılabilecek, öğrenilebilecek, kullanılabilecek türden bir bilgi değildir. Yanlış sağlık bilgisi hayati sonuçlar doğurabileceğinden sağlıkla ilgili konuşma, yorum yapma hakkı ve yeterliliği belirli bir grubun, Sağlık Profesyonellerinin elindedir.
Bu elit ve ayrıcalıklı bilgiye, hastaların sahip olamaması kendi sağlıkları ya da hastalıkları hakkında kendilerinin karar verebilmelerini zorlaştırmaktadır. Bu zorluğa rağmen insanların sağlıkla ilgili temel konular hakkında bilgi sahibi olmaları mümkün ve gereklidir.
Sağlıkla ilgili bilgi sahibi olmanın önemi ve sağlık bilgisinin bu öznel niteliği, ‘sağlık okuryazarlığı’ kavramını ortaya çıkarmış ve sağlıkla ilgili kişi, kurum ve kuruluşların uğraş alanı olmuştur.
Sağlık okuryazarlığı (Health literacy), bireyin, sağlık konusunda, doğru ve uygun kararlar alması ve uygulaması için; temel sağlık bilgisine sahip olma seviyesi ve sağlık hizmetlerine ulaşım, hizmetten faydalanma konusundaki süreç ile sağlık sisteminin paydaşları arasındaki iletişim ve işleyişi anlama düzeyi olarak tanımlanmaktadır.
Bireyler hasta olmamak yada sağlığına tekrar kavuşmak için ne yapması gerektiği, kendisini nelerin hasta edeceği, sağlığını nasıl geliştireceği, hastalığını nelerin körükleyeceği, hasta olduğunda sağlık hizmetlerine nasıl ulaşacağı, sağlık hizmet sunucuları ile nasıl iletişim kuracağı, sunulan sağlık hizmetinin kalitesini nasıl değerlendireceği, hastalıktan kurtulmak için ne yapacağı, aile yada toplum sağlığını olumlu ve olumsuz yönde nelerin etkilediği, sağlık hakkında yazılı ve görsel medyayı nasıl kullanacağı gibi geniş bir yelpazede yer alan temel sağlık bilgisine ihtiyaç duymaktadır. Bu tür bilgilere bireyin sahip olma düzeyi kendisinin sağlık okuryazarlık düzeyini belirlemektedir.
Sağlık okuryazarlığının ne olduğu, önemi ve faydalarına geçmeden önce Sağlık okuryazarlığının ne olmadığını konusunda önemli bir hususu burada belirtmek faydalı olacaktır. Sağlık okuryazarlığı, öncelikle sağlık profesyonelleri dışındaki tüm bireyler için söz konusudur. İkincisi, hekim olmayan bir kişinin kendisini hekim yerine koyabilme düzeyi değildir. Tıp bilgisine erişebilme yada yaklaşabilme çabası hiç değildir. Hekim olmayan kişiler, ne kadar yüksek düzeyde sağlık okuryazarı olsa da, hastalığını teşhis edemez, belirli tetkik sonuçlarına bakarak yorumda bulunamaz ve kendisi için tedavi planlayamaz. Esasen sağlık okuryazarlığını artırma çabaları, sağlık profesyoneli olmayan kişilerin, tanımda belirtilen temel sağlık bilgisine sahip olması ve bu bilgi düzeyini sürekli artırma yönünde yapılan çabalardır.
Sağlık okuryazarlığının tanımı ve ne olmadığı hakkında bu kısa açıklamadan sonra sağlık okuryazarlığına etki eden faktörleri ele alınabilir.
Sağlık okuryazarlığı her şeyden önce kültürel bir olgudur. Bireylerin sağlık okuryazarı olmaları yada bunun düzeyi; hayata dair yorum ve algıları, değer yargıları, etik düşünceleri, inançları, yetiştirilme tarzları gibi kültürel faktörlerin etkisi altındadır. Toplumsal sorumluluk duygusu olan, sağlığa ve bilgiye gerçekten önem veren, kendilerinin ve diğer insanların sağlığına olumsuz etki etmekten inanç ve etik açıdan kaygı duyan kişiler sağlık okuryazarı olma yönünden bilinçli bir çaba içerisinde olurlar ve bunu başarırlar.
Genel eğitim düzeyi yüksek bireylerin entelektüel kapasiteleri ve buna bağlı olarak sağlık okuryazarlık seviyesi de yüksek olmaktadır. Doğru bilgi nedir, nasıl ulaşılır ve nasıl kullanılır türünden bilgilere sahip olan kişiler sağlık konusunda daha duyarlıdırlar. İyi bir eğitim, okuma - dinleme alışkanlığı, olaylara farklı açılardan bakabilme ve önyargısız olabilme yeteneği sağlık okuryazarlığına olumlu yönde katkı sağlamaktadır.
Kullanılan dile hakimiyet düzeyi de kişilerin sağlık hizmeti kullanımını etkilemektedir. Bu açıdan yabancıların yada farklı dil konuşan hastaların sağlık hizmetlerini etkin kullanmaları zorlaşmaktadır.
Bireyin yaşı sağlık okuryazarlık düzeyini etkilemektedir. Örneğin 65 yaş üzeri hastaların, sağlıkla ilgili dokümanları okuma, form ve grafikleri yorumlama, hesaplama yapabilme konularında daha genç yaşta olanlara göre dezavantajlı oldukları bilinmektedir. Buna karşılık daha genç yaşta olanların sağlık konusunda daha duyarsız davranabildikleri gözlemlenmektedir.
Sağlık konusunda internet ortamında yer alan bilgilerin değerlendirilebilmesi de medya okuryazarlığı kavramı içerisinde sağlık okuryazarlığını etkilemektedir.
Gelir sağlık okuryazarlığını etkileyen bir diğer faktördür. Geliri yüksek olan kimseler sağlık bilgisine daha kolay ulaşabilmektedir. Bilgiye ulaşabilme kapasitesi arttıkça sağlık okuryazarlık düzeyi de artmaktadır.
Yukarıda belirtilen sağlık bilgisinin öznel niteliği, özellikle hekimler olmak üzere sağlık profesyonellerinin belirli bir jargon, tıp jargonu kullanmalarını zorunlu kılmaktadır. Kullanılan Tıp jargonu, hastaların sağlıkla ilgili konuları okumalarını, dinlemelerini ve anlamalarını zorlaştırmaktadır. Yapılan bazı araştırmalar, hastanın hekimden aldığı bilginin % 40 – 80 kadarını kısa sürede unuttuğunu göstermektedir. Bu ciddi bir rakamdır ve ayrıntılı olarak ele alınmalıdır. Sağlıkta, ‘Bilgi Asimetrisi’ (information asymmetry) olarak adlandırılan bu durum, hekim – hasta ilişkisinde, etkili iletişim kurulmasına ve ‘Hasta Merkezli Bakım’ (patient – centered healthcare) anlayışının gelişimine sekte vurmaktadır. Bu durum ayrıca hekimin işini de zorlaştırmaktadır. Bu bilgi eşitsizliğinin derinliği, hasta ve yakınlarının sağlık okuryazarlık düzeyi ile doğru orantılıdır. Yani hasta, sağlıkla yada hastalıkla ilgili ne kadar fazla bilgiye sahip olursa, hekim ile iletişimi o kadar güçlü ve etkin olmaktadır.
Sağlık okuryazarlığına etki eden faktörlerden bazıları bunlardır. Peki, sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olması neleri etkiler?
Sağlık okuryazarlığı daha çok; hekim – hasta ilişkisi, verilen reçete ve diğer talimatlara hastanın riayet etmesi, sağlık konusundaki yayınları ve diğer kaynakları doğru değerlendirebilmesi, onam konusunda bilinçli davranabilmesi, hikayesini doğru anlatabilmesi gibi ana çerçeve etrafında kavramsallaştırılmaktadır. Araştırmalar, hastaların hekimle görüşmelerinin ardından konuşulanların büyük çoğunluğunu çabucak unuttuğunu, reçeteleri ve diğer hekim talimatlarını doğru biçimde uygulayamadıklarını, sağlık konusunda yetkin ve yeterli olmayan kaynaklardan yanlış bilgiler edindiklerini, onam formlarını okuyup anlamadan imzaladıklarını, anamnez alınması esnasında hikayelerini net biçimde ortaya koyamadıklarını göstermektedir.
Bu olumsuz tablonun nedeni bireylerin sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olmasıdır. Bu durumun bireysel ve toplumsal açıdan önemli problemlere yol açtığı gözlemlenmektedir.
Sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olmasının öncelikle kişinin kendi sağlığına olumsuz etkileri vardır. Sağlık okuryazarlık düzeyi düşük olanlar, kısıtlı sağlık bilgileri yada herhangi başka bir kişinin tavsiyeleri ile sağlık konusunda nihai hüküm verebilmektedirler. Kulaktan dolma ve eksik yada yanlış bilgi ile sağlık konusunda yorumda bulunabilmekte ve kendisinden bu konuda yardım isteyenlere karşı sübjektif değerlendirmeler ve tavsiyelerde bulunabilmektedir. Ciddi sağlık problemlerine yol açan bu duruma, maalesef sağlık kurumlarında görevli olan ve/fakat sağlık profesyoneli olmayan kişilerde sıkça rastlanmaktadır.
Sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olması, hekim – hasta ilişkisinde etkili bir iletişim gerçekleşmesine, hekimin talimatlarının yerine getirilmesine ve verilen tedavi planına uygun davranılmasında engel teşkil etmektedir.
Sağlık konusunda yeterli düzeyde bilgi ve bilince sahip olmayanlar ilaç tüketimi konusunda hassas davranmamakta, çoğunlukla tedavisini yarım bırakmakta yada zorunlu olmadığı halde ilaç kullanabilmektedir. Toplumumuzda oldukça yaygın fakat bir o kadar da tehlikeli olan, evde kalan ilaçları komşuya verme alışkanlığı bu bilinç düzeyinin yetersizliğinin bir göstergesidir.
Sağlık kurumlarının yapı ve işleyişini bilmeyenler, özellikle ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında ya hizmete erişmekte sorun yaşamakta yada doğru yerde ve doğru zamanda bulunmakta geç kalmaktadırlar.
Toplumların genel bir sorunu olan ve dolaşım sistemi hastalıkları başta olmak üzere pek çok hastalığın ana nedenlerinden olan obezite problemi yine sağlıksız gıdaların tüketimi ve yanlış besleme nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Temel sağlık bilgisine ve bilincine sahip olanlar ise gıda alışverişlerinde bilinçli bir tüketici olarak davranırlar. Gıdaların son kullanım tarihi, içeriği, saklama koşulları ve tüketim şekli gibi bilgileri okur ve değerlendirirler. Sağlıksız gıdalar tüketmezler.
Sağlık konusunda yetkin kişilerle hastaların iletişim kurma süresi azdır. Hastalar zamanlarının büyük bölümünü hastalıkları ile baş başa kalarak geçirmektedir. Sürekli ve yüz yüze profesyonel yardım alınamaması gerçeği özellikle kronik hastalığı olanlar, örneğin kanser hastaları açısından sağlık okuryazarlığını daha önemli hale getirmektedir. Kronik hastalığı ile yaşamak zorunda kalan hastaların, yaşam tarzlarını hastalığı ile uyumlaştırabilmesi belirli bir sağlık bilgi düzeyini, en azından kendi hastalığı ile ilgili azami bilgi düzeyini gerektirmektedir.
Joint Commission International (JCI) sağlık okuryazarlığının hasta güvenliği açısından önemine dikkat çekmekte ve özellikle yatan hastalarda önlenebilir risklerin sağlık okuryazarlık düzeyi yüksek hastalarda daha az gerçekleştiğini vurgulamaktadır.
Sağlık okuryazarlığı sağlıklı çevre oluşumuna da etki eder. Daha sağlıklı bir çevre ise daha az hastalık demektir. Çevre kirliliğinin oluşumuna engel olmak ve çevrenin sağlığa olumsuz etkilerinden arındırılması yine belli bir düzeyde sağlık okuryazarlığını gerektirmektedir.
Sağlık okuryazarlığının bireyin kendisine ve çevresine olan etkisi yanında sağlık sektörüne, sağlık ve genel ekonomiye de etkileri vardır. Örneğin; tedavi edici sağlık hizmetlerinin, koruyucu sağlık hizmetlerinden çok daha büyük maliyetlere neden olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda insanların hasta olmamaları diğer çevresel faktörler yanında, sağlık konusunda kendi bilgi ve hassasiyetleri ile doğrudan ilgilidir. Bu iki realite birlikte düşünüldüğünde; sağlık okuryazarlık düzeyinin başta hastane maliyetleri olmak üzere genel sağlık harcamalarını artırıcı bir etken ve bütçeden sağlığa ayrılan payın giderek artmasının önemli bir nedeni olduğu sonucuna varılabilir.
Sağlık okuryazarlığının düşük olması, benzer biçimde acil servislerin yada yoğun bakımların daha fazla kullanılmasına neden olabilmektedir. Bu durum özellikle sağlık çalışanlarını ve diğer hastaları olumsuz etkilemektedir. Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Sigorta sistemi de bu durumdan zarar görmektedir. Sağlık hizmetlerinin yada ilaçların bilinçsiz kullanımı gibi sistemi olumsuz etkileyen unsurların sağlık okuryazarlığı düzeyi ile ilgisi vardır.
Bütün bu olumsuz etkiler göz önüne alındığında sağlık okuryazarlık düzeyinin doğrudan yada dolaylı olarak, morbidite ve mortalite oranları gibi temel sağlık göstergelerini de etkilediği söylenebilir. Sağlık okuryazarlık düzeyi düşük bireyler hastalık yapıcı etkenlere, özellikle meslek hastalıklarına ve iş kazalarına daha fazla maruz kalabilirler. Hastalık belirtilerini daha geç fark edebilirler. Pek çok hastalığın erken teşhisi, örneğin meme kanserinin erken teşhisi, iyileşme oranını artırıcı bir unsurdur. Sağlık okuryazarlık düzeyi yüksek olanlar hastalığın erken teşhisinde önemli rol oynayabilirler. Benzer şekilde hekime başvurmakta geç davranma, hekim tarafından tedavi talimatlarını anlamakta güçlük çekme ve verilen tedavinin doğru biçimde uygulanmasında başarısızlık sağlık okuryazarlığı düşük bireyler için daha sık rastlanılan olgulardır. Tüm bu unsurlar daha fazla hastalık ve daha geç iyileşme süreleri anlamına gelmektedir.
Sağlık okuryazarlık düzeyi düşük bireylerden oluşan toplumlarda bulaşıcı hastalıklar daha sık görülmektedir. Kişisel hijyen, hastalığın bulaşma yolları, basit hastalık belirtileri gibi temel bilgiden yoksun olanlar doğal olarak hem kendilerini hastalıktan koruyamaz hem de diğerlerine daha çabuk bulaştırabilirler. Böylece salgın hastalıklar daha sık görülebilir.
Sonuç olarak; sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olmasının birey, aile ve toplum sağlığına büyük çapta olumsuz etkileri olduğu görülmektedir. Bu durumda yapılması gereken sağlık okuryazarlık düzeyinin artırılması için ne yapılması gerektiğinin belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesidir. Sağlık okuryazarlığı bir düzey - seviye olarak ifade edildiğinden, bu düzeyin sürekli artırılması hem insanların kendilerinin hem de bu konudaki kamu otoritelerinin sorumluluğundadır.
Burada ilk akla gelen çözüm eğitim enstrümanının kullanılmasıdır. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi kapsamında başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar belirli faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetlere ek olarak sağlık profesyonellerinin yapabilecekleri vardır.
Hastalar ile doğrudan temas kuran ve onlara hastalıkları ile bilgiler sunan grup olarak hekimler, bu karşılıklı etkileşimi daha verimli değerlendirip, bu süreci iyi değerlendirebilirler. Hasta ve yakınları ile yüz yüze temas halinde olan ve onlarla belirli bir ritüel içerisinde iletişim kuran sağlık profesyonelleri hastalara karşı üst düzey bir jargon kullanmak yerine daha sık kullanılan ve anlaşılabilir terimler tercih edebilirler.
Hekim tarafından hastaya aktarılan bilginin, hastanın anladığı şekli ile hekime tekrar anlatılması ve böylece hastanın ihtiyacı olan bilgiyi doğru biçimde elde ettiğini teyit etmenin bir yolu olarak tariflenen ve ‘geri öğretim’ (teach – back) metodu olarak anılan yöntem burada faydalı olabilir. Sağlık okuryazarlığını artırmanın bir aracı olan bu yöntem, hekimin hastayı konuşturması esasına dayanmaktadır. Örneğin; hekim burada hastaya şunu söylemektedir; ‘Bu ilaçları nasıl kullanacağınızı size doğru biçimde aktarabildiğimi teyit etmek istiyorum. Bu ilaçları nasıl alacağınızı bana anlatabilir misiniz?’
Sağlık okuryazarlığını artırma yönünde başka araçlar da kullanılabilir. Örneğin belirli kronik hastalığı olanlar düzenli olarak hastalıkları ile ilgili eğitime tabi tutulabilir. Hastane yataklı servislerinde hastalar için video gösterimleri yapılabilir. Yapılan bir araştırmada prostat kanseri hastaların idrarını tutamama, Üriner fonksiyon gibi kavramları anlama oranının % 14 iken basit video gösterimi sonrasında bu oranın % 50 düzeyine çıktığını göstermiştir. Benzer bir model girişimsel işlemler öncesi hastalara işlem hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi ve böylece doğru bilgiyle onam vermelerinin sağlanması olabilir.
Sağlık profesyoneli olmayanların, sağlık gibi hassas bir konuda özellikle hastanelerde ayakta ve yatarak tedavi görenlere, hastalıkları yada o anki sağlık durumları hakkında bilgi vermemeleri gerekmektedir.
İnsanımızın yüksek okuryazarlık düzeyine ulaşması ve sağlık konusunda daha bilinçli olması için, sağlık okuryazarlığına etki eden faktörler ışığında, sağlık profesyonellerinin planlı ve sistematik biçimde hareket etmesi gerekmektedir. Sağlık konusunda söz söyleme ve karar verme yetkinliğine sahip olanların, görev alanı ile ilgili olarak somut çabalar göstermesi gerekmektedir.
Oğuzhan ŞAHİN
İdari ve Mali İşler Müdürü