Öncelikle şu bir gerçek ki dünya çapında her ülkede olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 olguları her geçen gün artmakta ve sağlık çalışanları bu savaşın en ön cephesinde mücadele etmeye devam ediyor.
SARS-CoV-2 (Covid-19) Pandemisi süresince yoğun bir tempoda çalışan sağlık çalışanları hem hastalık hem de süreçte oluşan ruhsal etkiler açısından risk altında. Daha önce SARS ve MERS salgınları süresince ve sonrasında yapılan değerlendirmelerde ilk evrede sağlık çalışanlarının mesleki anlamda yüksek riskli olmaktan ötürü kaygıları olduğu tespit edilmiş sonraki süreçte ise bu kaygı; hastalanmanın getirdiği stigmalanma, ailesi ve yakın arkadaşlarına bulaştırma kaygısı şeklinde devam etmiştir. Uzun dönem ruhsal etkiler ise Depresyon, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Uyku bozuklukları, Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Somatizasyon Bozuklukları olarak söylenebilir.
Bu süreçte kaygı ve endişe halinin olması çok doğal bir süreç. Belli bir düzeyde yaşanan kaygı bireyin hayata tutunması, gereken koruyucu önlemleri alabilmesi anlamında yardımcı iken kaygının olmaması veya aşırı kaygı ise olumsuz etkilere yol açar.
İnsanda kaygıyı tetikleyen en önemli şey belirsizliktir. Biliyoruz ki bu virüs de yeni bir virüs ve henüz virüsün yaşam döngüsü, tedavisi ve korunması açısından elimizde yeterli bilgi ve kanıt yok. İşte bu belirsizlik bizlerin daha çok kaygılanmasına neden olmakta. Kaygı ise istenmeyen bir duygu olduğundan varlığı reddedilmekte veya tamamen kaygıya teslim olma sonucunu getirmekte.
Korunmada ise el hijyeni ve sosyal mesafelenme önerilmekte. Sosyal mesafelenme ise çoğu zaman sosyal izolasyon olarak algılanmakta olup bu da kişilerin ruh sağlığını olumsuz etkilemekte. Elbette herkesle mesafemizi koruyacağız ancak bu arkadaşlarımız, sevdiklerimiz ve akrabalarımızla uzaktan da olsa görüşmeye devam etmeyeceğiz anlamına gelmiyor.
Belirsizlik doğal olarak merak duygusu uyandırmakta ve bu da herkesin teknolojiyi kullanarak bilgi arayışına girmesine sebep olmaktadır. Sosyal medyadaki bilgilerin de birbirinden farklı ve çelişir nitelikte olması kafaları daha çok karıştırıp kişileri bu konuda sosyal medyada paylaşılan bilgileri sorgulamadan kabul etmeye ve bu paylaşımları daha çok merak edip takip etmeye zorlamaktadır. Bu nedenle bu sürece kendimizi kaptırmadan sadece güvenilir ve şeffaf kaynakların verdiği bilgileri dikkate almalıyız.
Peki bu durumu önlemek veya en az ruhsal etkilenme ile atlatmak için neler yapmalıyız?
Hissettiğimiz kaygı yerinde bir kaygı.
Kaygımız anormal değil yaşanılan süreç anormal.
Kaygının fazlası ise işe yaramayan bir ruh halidir.
Düşünmemeye çalışmanın faydası yok. Elbette düşüneceksin ancak kendini kaptırma.
Endişelerini, duygularını ve düşüncelerini yakınındakilerle paylaş.
Sosyal desteğini arttır.
Belirsizlikten kaçınmak için sadece güvenilir kaynakları takip et ve kanıta dayalı bilgiye itibar et.
Paniğe kapılma.
Dikkatini topla.
Kendini koru.
Beslenmene ve uykuna dikkat et.
Hobin varsa zaman ayır veya yeni bir hobi edin.
Hastaneden çıkamıyorsan öğle arası veya mola zamanında ortam değiştir, arkadaşlarınla sohbet et.
Bu süreç eninde sonunda bitecek yani geçici bir süreç olduğunu unutma.
Gerektiğinde destek ve tedavi almaktan çekinme.
Unutma yalnız değilsin, hemen yakınındaki arkadaşın da seninle aynı hisleri paylaşıyor.
Bu çözüm yollarına rağmen süreçle baş etmekte zorlanıyorsanız hastanemiz Psikiyatri polikliniğinden profesyonel destek alabilirsiniz.
Uzm. Dr. Sanem Mersin Kılıç
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı